bugün

sevdiği entry'ler

amcık hoşafı

şefin sır gibi sakladığı tarifini veriyorum:

1 tas has amcık hoşafı için gerekenler:

- 5 ölçek taze sıkılmış am suyu
- 1 ölçek şeker

süsleme için:
- 1 adet şeftali

yapılışı:
bilimum dil darbeleri ile elde edilmiş taze amcık suyunu şekerle karıştırıp, ortasından ikiye yardığınız şeftali ile süsleyin. afiyet olsun.

eski sevgiliye ait eşyaları atamamak

eski sevgiliye dair sadece ondan artakalanlarla yetinebilmek. senden ayrılalı tam 3 yıl oldu. senden sonra yerini hiç kimse dolduramadı. hep eksik birşeyler vardı sanki. kimisi çok gaddardı sanki, kimisi senin kadar ilgili değildi, öbürü senin kadar yakışıklı değildi. hep bir kusur, hep bir eksik... evet seninle bir türlü olamıyordu ama senden başkasıyla neden olamıyor bilmiyorum. geçen gün tv de bir kadın dedi ki : "bana gelen insanlar neden hayatlarına yeni birinin girmediğini soruyorlar. bende onlara diyorum ki :eski sevgilinize ait eşyalar var mı evinizde? hepsi de "evet" cevabını veriyor. eskisini hayatınızdan çıkarmadan yeniden aşk beklemeyin diyorum." . bende kadının sözlerini duyduktan sonra sana ait şeyleri koyduğum kutuyu açtım. atıcaktım herşeyi. yani kutuyu açmadan önce öyle düşünüyordum. sonra kutuyu açtım. içinde fotoğrafların, iş arkadaşının nişanında kestiği kurdelenin bir parçası, bana yazdığın mektuplar, adıma imzalattığın kitap, küçük notlar vardı. önce mektupları okudum. bir satırında diyordun ki : "ilk defa yanına geldiğimde kalbim öyle hızlı çarpıyordu ki dünyaya geldiğimde dahi öyle hızlı attığını sanmıyorum." sonra küçük bir notta : "nişan kurdelesinin en kısa parçasını bana verdiler. öyle olursa bizde çabuk evlenirmişiz." yazmışsın. mektuplar, notlar, fotoğraflar. baktım, okudum, ağladım... elim bir türlü gitmedi atmaya. 3 yıldır sensizim. seninle olmuyordu. sensizde olmuyor evet ama ben hayatımın sonuna kadar sana ait şeylerin olduğu o kutuyu atmayacağıma eminim. geçen gün facebook una baktım. kız arkadaşınla fotoğrafın vardı. sarılmıştın ona. o da sana. gülümsüyordun. o da gülümsüyordu. senin için sevindim. kendimeyse üzüldüm. istiyorum ki benim sana yaşatamadığım mutlulukları o kız yaşatsın sana. sen hep mutlu ol...

edit:imla

aidiyetsizlik ve depresyon arasindaki iliski

inançlı insanın, inançsız insana göre daha az depresif belirtiler göstermesinin altında yatan ilişkidir. inanan insan, inandığı şeye ait de hisseder kendini; bu da, aidiyetsizliğin getirdiği tedirginliği ortadan kaldırarak, depresyonu engeller.

Oysa kişi, aidiyet duygusunu yalnız kendisine yöneltmeyi başarabilirse, farklı değişkenlerin neden olduğu depresif ruh halini bertaraf edebilir.

ekran görüntüsü alırken kaliteli siteler açmak

her sözlük, her feysbuk, her bilmem ne kullanıcısının severek yaptığı kimseye zararı olmayan ufak çakallıklardandır.

ekran görüntüsü istenince sabah, atv, fotomaç, fanatik, yeni şafak, hürriyet magazin ve de ayıplı siteler kapatılıp yerine daha seviyeli, daha kaliteli siteler arka fona konur.

sırf bunun için yer imlerini değiştirmişliğim bile var.

örnek;

(img:#1329992)

countdown to extinction

zamanında (eski zamanlar) sevgilimle, kapağı hakkında abartısız bi 3-4 saat beyin fırtınası yaptığımız, yaparken aldığım hazzı da hala unutamadığım ve ölene kadar da unutmayacağım megadeth albümü.

yıllar geçti, countdown to extinction en sevdiğim magadeth albümü, o "sevgili" de benim eşim oldu * ikisini de çok ama çok seviyorum.

kendini sınıf arkadaşlarından olgun gören ergen

bende kendini arkadaşlarından daha olgun gören ergenlerdenim, evet bende 15 yaşındayım.. -he unutmadan, benim sivilcelerim yok.. *

ben hayatım boyunca hep büyük insanlarla takıldım, 20'li yaşlardaki insanlarla dolaştım, onlarla yemek yedim, onların peşinde abi abi diye dolandım, onların düşüncelerini dinledim, onların muhabbetlerine katıldım, onlara özendim, onlar gibi yaşamaya çalıştım. ve üniversiteli insanların içinde bulunmak bana çok çok fazla şey kattı. daha olgun düşünebiliyorum, bazı konularda daha sakin davranabiliyorum, bazen daha cesaretli, bazen daha tedbirli adımlar atıyorum, her ergenin yaptığı hataları yapmıyorum vs vs...
ama üniversitelilerle takılmanın bana bir zararı oldu; yaşıtlarımla vakit geçirmek bana sıkıcı gelir oldu. çünkü ben, yaşıtlarımın "kanka mustafalar varya bizim mahmutun kuzeninin sevgilisine laf atmış* gittim çocuğu çektim köşeye. bi ordan vuruyorum bi burdan vuruyorum. olm varya ahioahi çocuk nası korktu biliyonmu" muhabbetlerinden, yada "kanka ben merveyi çok özledim ya, onunla yaşadıgımız güzel anıları çok özledim" demeleri*, yada "kanka çok yalnızım yaa offf amk..." demeleri*. hatta bu insanların cahillikleriyle övünenleri bile vardır "lan benim en son okudugum kitap cin ali tatilde aihoaiho lan bu arada cin ali tatilde diye bi kitap varmı onu bile bilmiyorum ahiahoohao". şöyleleride vardır; "kanka memati nası vurdu ama ordaki adamı, uff be olm polat gibi olsak fena olur lan düşünsene amk adam kral gibi lan, çokta yakışıklı he. sikmediğimiz kız kalmaz ahioioahi"... veya "off kanka çetin arabası ne yaa öyle olm adam çok yakışıklı varya malın iyisine vuruyodur o ne karılar sikmiştir aihoaiho" gibi muhabbetler**
ama her ne olursa olsun, büyükler ile olmak benim için hep daha iyi oldu. bütün boş, liseli ergenlerden farklıyım artık. 7/24 daha fazla bilgi almakla ve kafamı nasıl dahada geliştirebilirim diye aranmaktayım. günceli daha fazla takip ediyorum, modadan siyasete, bilimden dine, amerikadan irana, özetle a'dan z'ye herşey hakkında belli başlı bilgi ve düşüncelerim var. konu her ne olursa olsun ortamda sessiz kalmam, çünkü kendimi geliştirdim. diğer ergenler köşe başlarında sigara içerlerken ben sözlüklerde yazıyorum, bazı şeylere muhalif oluyorum, bazı şeyleri destekliyorum, tutkularım ve düşüncelerim var, felsefelerim var, film arşivlerim ve müzik arşivlerim var. diğer ergenler, "sosyete kızlarıyla içeceğim içeceğim en kral içkiyi, kardeşlerimle içeceğim tek biraya değişmem" modundalarken, ben belli bir bilgi birikimim sayesinde onların "sosyete kızı", "zengin piçi" dediği aslında "elit" insanlarla takılıyorum, onlarla sevişiyorum, onlarla el ele tutuşuyorum, onlara aşık oluyorum ve onları kendime aşık ediyorum. bir birayı hiç 5-10 kişi dönmedik, kardeşlerim falanda yok benim. sadece arkadaşım vardır. çünkü ben, bu devirde kimse kimsenin "kardeşi" olamayacağının farkındayım.
yaşıtlarım, internet cafelerde bazı okumamış, 5 para etmez adamlara "reis" derken, ben üniversiteli abilerimin, yahut hatrı sayılır liselerde okuyan arkadaşlarımın daveti üzerine "bahar şenliklerine katılıyorum".
tüm "yaralı" yaşıtlarım hakan taşıyan, selahattin özdemir, müslüm gürses gibi arabesk müzikler dinlerken ben cem adrian, fazıl say, beethoven, vivaldi, chris cornell, portishead, radiohaed, bülent ortaçgil, cold play vs dinliyorum.*

onlar yaralı stayla takılırlarken ben pozitif düşünceyi araştırıyorum, nasıl daha olumlu, pozitif düşünebilirim. nasıl daha çok mutlu olabilirim'i araştırıyorum. yaşama daha sıkı tutunuyorum. onlar "yaralı" takılıp esrar içerlerken, erkenden geberip gidecekler. ama ben yaşamın tadına varacağım, boş bir kafayla ölmeyeceğim, daha güçlü birisi olucam ve ölürken "ben hayatı dolu dolu yaşadım, hoşgeldin azrail diyicem"

daha çok uzun yazabilirim aslında ama kimsenin okumayacağını bildiğim için devam etmiyorum. sizin beni anladığınızı umuyorum *

deprem çantasına sevilen kızın fotoğrafını koymak

ilkokul 3 te yaptığım eylem.

ahmet mete ışıkara yı deprem dede olarak tanıdığımız zamanlardı. deprem olursa ne yapmalıyız şeklinde broşürler falan dağıtılırdı okulda.

öğretmenimiz de herkese deprem çantası hazırlamasını söylemişti, ben de eve gidince aklımca hazırladım. içini cinoyla leblebi tozuyla doldurmuştum. ki sonra bu cinoları lan deprem falan olmaz diye teker teker yiyordum.

bir de deprem çantasına sevdiğim kızın fotoğrafını koymuştum.
fotoğrafını dediysem sınıf fotoğrafından kestiğim bir parçaydı. bir de yamuk kesmişim kızın yüzünün bir kısmı yoktu anasını satıyım.

deprem olurken ölmeden önce son kez bakarım diye düşünmüştüm.

pokemon oynarken solcu kızı kazara hamile bırakmak

hayırlı kazalar arkadaşlar...

ne yazık ki yurdumuz son günlerde tehlikeli bir süreçten geçiyor. Vatan haini darbeciler ve onlara teşne olan yardakçıları, ulu önder mustafa kemal atatürk ve brothers in arms önderliğinde 7 düvele karşı destan yazılarak kurulan cennet vatanımızın üstüne karabasan gibi çökerek ortalığı cehenneme çevirmeye and içmişçesine çalışıyor. biz ise ak takkeler olarak ışidli sanılıp kelle uçurdu iftiralarına uğrama ihtimaline karşı takke, sarık ve cübbelerimizi bir süreliğine üstümüzden çıkarıp uzun süren sessizliğimizi bozarak Halkın arasına karıştık ve yüzyılın en büyük ihanet hareketine karşı destansı bir mücadele veriyoruz...

fark ettiyseniz ak partimizin efsanevi seçim zaferinden sonra ortalıklarda pek görünmedim. yalnızca öldüm sanılıp da yerime başka bir sözlük halifesi atanmasın diye ara ara karabatak gibi kafamı gösterip suya tekrar daldım. bu süreçte de fark ettim ki bendeniz hz etuuu radiyallahu anh'ın sözlükteki yokluğunu otuzlarında dul bir kadının yatağında çektiği erkek özlemi gibi hissediyorsunuz. anlıyorum ama ben meşgul bir adamım arkadaşlar yani emrinizdeki cin değilim ki çağırınca geleyim, sizin gibi boş beleş bi adam da değilim sürekli telefonum çalıyor anasını s.keyim nişanlımla oturup iki türbanın belini kıramıyorum; afedersiniz basur olan beni arıyor sanırım solcular telefon numaramı sağa sola yazdı eskort numarası diye ebru hanımla mı görüşüyorum elim sikimde bekliyorum diyorlar kürt şivesiyle. anasını sikicem o numarımı duvarlara yazanların ama, sokağa çıkma yasağı ilan edip tüm mahallelinin el yazısına bakıcam ortalık durulunca.

velhasılı geçtiğimiz gün nişanlımı çırılçıplak soyup rutin bekaret muayenesini gerçekleştirdikten sonra evine bırakıp istirahat etmek üzere gezi parkı ve seçimlerdeki üstün başarım üzerine cumhurbaşkanımız tarafından tahsis edilen havuzlu villama çekildim. artık büyükçekmecedeki 2+1 bekar evimde yaşamıyoruz yani arkadaşlar, paraya para demiyoruz rtl diyoruz; zayıflıktan kemikleri sayılan salih bile 20 kilo aldı; stephen hawking'in son model tekerlekli sandalyesinden aldık her yere onunla gidip geliyor, her gün kilo kilo bebe bisküvisi yiyor süte batırıp. hayat bize güzel valla ya özel korumalarım var rayban gözlüklü italyan takım elbiseli. hepsi çok yakışıklı çocuklar yatağıma alasım geliyor allah sakınsın...

salih'le villanın salonunda üstümüzde türbe yeşili bornozumuz, ağzımızda puromuzla birbirimize zengin kahkahaları atıp keyifli dakikalar geçirirken üstümüzden geçen f-16lar sebebiyle bombalanıyoruz sanıp savaş pozisyonu almak üzere evin terasına çıktık. telsizden cin ve insan korumalarıma siper almalarını emrettiğim sırada bir tank villanın kapısını ezerek içeriye girdi ve namlusunu bize doğrulttu. ardından kaçmamızı engellemek üzere askeri araçlar yolu kapadı ve helikopterden sarkan dört asker şömineden içeriye inip ellerindeki tüfeklerle teslim olmamızı emrettiler.

yüzbaşı: paşam bizimle geliniz lütfen.

etuuu: asker, üstüne teslim olma emrini neye dayanarak veriyorsun? ben yıllarca cumhurbaşkanımızı ve ülkemi piç ve dış tehditlere karşı koruyan; gezi parkı gazisi kıdemli binbaşıyım. ihtilal mi var yoksa?!

yüzbaşı: evet komutanım, sizin hükümete asla ihanet etmeyeceğiniz bilindiği için hakkınızda yakalama emri çıkarıldı. emir üstten geliyor. ölü ya da diri bizimle geleceksiniz.

etuuu: tamam dur üstüme bişeyler giyim şimdi böyle bornozla götürürseniz etu cariyeleriyle zevk-ü sefa eylerken iş üstünde basılmış falan derler allah korusun.

yüzbaşı: bu arada salih de bizimle gelecek. hatta onun gözlerini bağlayıp kedi kafesine koyucaz. hakkında özel talimat var.

salih: ben girmem oraya klostrofobim var valla ölürüm de girmem!

etuuu: asker haddinizi aşıyorsunuz. zaten şömineden girme iznine sadece noel babişko sahip olmasına rağmen mahremime postallarla girdiniz. namaz kılıyorum ben bastığınız yerde! salih'i de oraya sokacağınıza gelin bana sokun daha iyi. zaten sığmaz baksanıza camış gibi oldu. patilerini kelepçeleyin sadece.

yüzbaşı: peki, ama ani bir hareketinizde ateş açarız haberiniz olsun!

hemen aceleyle üstüme pijamalarımı ve rahat olsun diye ayıcıklı terliklerimi giydim ve salih'le beraber askeri araca bindirildik. içim içimi yiyordu, kim darbe yapıyordu; bu askerler kimden emir alarak ellerini kollarını sallayarak evime giriyorlardı? yoksa cumhurbaşkanımız tarafından gözden çıkarıldığım içün sahip olduğum istihbarat sebebiyle ortadan mı kaldırılacaktım. hayatımın ikinci baharındaydım, üstelik nişanlıydım daha dünya gözüyle bir çift meme bile görmeden ölüp gidecek miydim, ya da onca zamandır ambalajını açmaya kıyamadığım nişanlımı son kullanma tarihi geçmeden başkaları mı açıp hüpletecekti. böyle kara kara düşünürken salih'e dönüp korkma salih dedim, ölsek bile nadide sultan memeli hurilerimiz bizi cennet'te bekliyor olacak.

askeri araçta bir başkadır benim memleketim, yine de şahlanıyor aman türküleri eşliğinde hareket ederken başıma etrafı iyi göremeyeyim diye kadın çorabı geçirildi ve kurban edileceğini anlayan bir koyun misali çaresizce başımı öne eğmiştim ki emrimdeki cinlerin başı nusaybin cinlerinden zarpuz kulağıma fısıldadı ''ey etuuu korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al cübbe.'' sen espri yapma amınakodumun çakmak ateşi deyip takkesine bi tane patlattım. özür dileyip, ''ey topraktan yaratılıp bize hükmetme şerefine nail olan etuuu! ak takkeler rehin alındığın haberini aldı. beşinci günün şafağında güneydoğuya bak!'' dedikten sonra hübala hübala hop yapıp gayba karıştı.

bu cinlerin de sözüne güven olmuyordu. bugün ak dediklerine yarın kara diyorlar, imanımın zayıfladığını hissettikleri her an bedenimi ele geçirip mahallenin dulları karşısında çırılçıplak soyundurup haka dansı yaptırıyorlardı ama başka çarem yoktu. yanımdaki askerden bi sigara istedim, sigaralardan birini hafifçe yukarı çekip ağzıma doğru uzattı. dudaklarımla sigarayı kaptığım gibi puhh yaptım ve ''pis amerikan sigarası'' diye bağırdım. askerin uzattığı sigara kent marka amerikan ürünüydü. beni gözaltına alan askerler emri penisilvanya'dan almıştı.

ak takkelerin kurtarma operasyonunu beklemekte fayda vardı ama fetöcüler tarafından etkisiz hale getirildiğim öğrenilirse itibarım zedelenir diye ani bir hareketle göt loblarımın arasına sakladığım gül suyu tabancamı çekip askerlerden birinin kafasına dayadım. salih ise fosforlu kedi gözlerinden çıkardığı lazer ışınlarıyla kelepçelerinden kurtuldu ve araçtan atlayıp gecenin karanlığından faydalanmak üzere yüzü pijama olan kıyafetimizi çarşaf olan astar kısmına çevirerek oradan hızlıca uzaklaştık.

olan biteni hâlâ idrak edemiyor, sağa sola bakıp salih'le komplo teorileri üretiyor ve darbenin başarıya ulaşma ihtimaline karşı kaçacağımız ülkeleri düşünüyorduk ki eski cumhurbaşkanımız abdullah gül çaldırıp kapattı. hemen geri dönüp son dakika bilgilerine ulaştık. gül'üm benim, onu hiç böyle hiddetli görmemiştim o ana kadar; resmen bir aslan gibi kükrüyordu saçına bıyığına kurban olduğum...

hemen en yakındaki meydana koşup, elimize çubuklu türk bayraklarını aldığımız gibi halkın arasına karıştık ve darbe karşıtı sloganlarla demokrasimize sahip çıktık. kendimden geçmiş bir şekilde timsah yürüyüşleri ve çılgın danslar yaparken salih'in ortalıkta olmadığını fark ettim ve takkemden vurulmuşçasına salih'i aramak içün kalabalıktan ayrılıp tenha sokaklara girdim. tenha sokaklarda taravestilerin ''şehirlere bombalar yağarken sikişek mi delüğanlı'' gibi sapıkça sözlü tacizleri eşliğinde korku içinde ilerlerken ileride salih'i elinde telefonla görünce yüreğime zemzem serpildi.

etuuu: ulan neredesin amına koyim taravestiler götümü keseceklerdi. ne işin var bu saatte, böyle bir zamanda taravesti mahallesinde?

salih: Darbecilere karşı vatansever birliklerimizin sevk ve idaresini en iyi şekilde sağlayabilmek içün tatbikat yapiyorum gomtanım.

etuuu: kimi yiyosun lan sen? yoksa mahallenin kaşarlarıyla mı mesajlaşıyosun yine? ver bakim telefonu.

salih: lan dur ya. ya bırak. off amk tam cükülüpaf yakalıyodum.

etuuu: çükülüpaf ne akoyim ya. lann bu son günlerde milletin şadırvanları işgal etmesine sebep olup abdest almamızı bile engelleyen salak oyun değil mi?

salih: çok zevkli yhaff. oyna bak biraz millet boşuna oynamıyor.

etuuu: ananı skm fare var lan amına koyim salih yakala şunu ıyyyy mor fare.

salih: nerede lan nerede amk evladı. sikerim onun belasını nerede?

etuuu: kamerada işte bak.

salih: lan onu ben nasıl yakalıyım. pokotop at kafasına.

her ne kadar şiddetli bir şekilde karşı çıksam da oyun oruçluyken internette şöyle göz ucuyla bakıp hemen çıkarım denip girilen çıplak karı fotoğrafları gibi insanı ekran başına kitliyor, pokemon üstüne pokemon yakalayınca gaza getirip bana gecenin bir saatinde tenha sokaklarda mehter marşları eşliğinde pokemon kovalatıyordu. karşıma arap bacı gibi bi pokemon falan çıktı onda ne dalga vardır arkadaşlar kıyamet alameti gibidir.

böyle oyuna tam konsantre şekilde ilerlerken dankkk diye birine darbe vurdum. bi baktım yerde boylu boyunca neredeyse anadan üryan sokaklarda dolaşan bi hanım karı yatıyor. ulan meğerse benim engin denizlerdeki haşin dalgam vücuduma darbe yapıp yönetime el koymuş. böyle pijamamdan firar edip sola doğru yatmış dalgam, oradan kızın solcu olduğunu anladım. zaten dalgam pusula gibi yön göstermese de minicik eteği, göbeği açık entarisi, göğsünde bi skme benzemeyen dövmesi ile solcu olduğunu anlayabilirdim gecenin o karanlığında. hee dalga da lap diye girmişti afedersiniz, acaba nedendi? yoksa kırk haramiler benden önce orada mı konaklamıştı? o kız orada neden darbeye hazır bir şekilde duruyordu? yoksa her solcu gibi oldukça hareketli bir insan olduğundan çözülen ayakkabı bağcığını bağlamak için mi domalmıştı?

Maalesef sonrasını detaylıca anlatmaya dilim varmıyor arkadaşlar. Solcu hanım karı böyle talihsiz bir gecede böylesine talihsiz bir kaza sonucu hamile kaldı. vur kaç yapacaktım ama gönlüm el vermedi. ona solcu bir baba edasıyla yaklaşıp en kısa zamanda başka bir erkeğin altına yatıp çocuğu ona itelemesi konusunda Siki siki tembihlerde bulundum. zaten mahallede çocuğu olmayan kadınlar bana gelirdi özellikle gençlik yıllarımda. arka odaya alıp göbeğini açtıktan sonra bi okuyup üflerdim, dokuz ay sonra nur topu gibi bebeleri olurdu bir de aynı bana benzerlerdi ne hikmetse. çok doğurtkan bir insanım anlayacağınız. sözlükte de henüz çocuğu olmayan yani kocası çok afedersiniz kısır, mercimek köfte, zeytinyağlı yaprak sarma falan çıkan hanımlar varsa mesaj atsın, ben gerekirse onları bizzat hamile bırakırım. of çok hayırsever biriyim yhaaff...

yazar nickinden hayran olduğu ünlüyü tahmin etmek

yazar ne yazar yazmaz: salt.

kız kankanın gizlice çorabını koklamak

Insani zevkten dort kose eden harika bir olay. Size vermeyecegi kesin olan kiz kankanin bedeninj elde edemeyecegini anlayarak ona ait olan bazi seylerle ruhunuzu huzura erdirmek istersiniz bir gun cay icerken kiz kankanin ayaciklarina cay dokulur hemen cikar dersiniz o da can havli alel acele cikarir coraplari islak islak giyilmez de bu der deyip ceker gider sizde o miz gibi coraplari cigerlerinize doldurur masturbasyon yaparken kendinizden gecersiniz.

platonik aşk

*müzik dinle..

-ne senden öncesi, ne senden sonrası..
*sarkıcı değiştir..

-gül ki sevgilim, gül ki gözlerin, solmasın sakın..
*şarkıcı değiştir..

-gözlerime çizdim seni, açmaya korkuyorum..

*sağ tık, en altta, kapat..

*sokağa çık..

-saçı o'na ne kadar benziyor.
-o'nun gibi gülüyor.
-gözleri o'nun gibi.
-o'nun gibi ağlıyor.
-.. o'nun gibi..

herkes o'na benziyor..

*eve git..internete gir..

-msn'de online mı?
-entry girmiş mi?
-en son ne yazmış?
-kaç puan almış.
-bir kaç artı vereyim gülümsesin. mutlu olsun.

*başlat, en altta, bilgisayarı kapat..

*televizyon izle..

-şu anda ne yapıyor?
-mesaj atsam mı?
-telefonumu nerden aldın der mi?
-der..ben ne derim? mesaj atmak için bahane'm olmalı. ama ne? düşün..
-3 saattir mal mal oturuyorsun..

*kağıt al, karakalem çalış..

*karakalem.. eskiden daha güzel çizerdin..
-o'nun da saçları kara..o yok, kalem var..
-kalem. evet. kalem.. yazı.. yazmak..
*tamam. çizmeyi bırak. yaz..
-şiir?

sabah kalkınca pencereni aç,
esen rüzgarda beni hatırla,
akşam olunca bir şarkı seç,
gözlerini kapa beni hatırla..

yalnız kalırsan,
arkana yaslan
bir çift göz düşün
sırf sana bakan
duymak istersen ismimi an,
s..

*yeter bu kadar, kağıdı bırak..

*müzik dinle..

-o'nu yaptık.. olmuyor işte..
*olmalı..sen o'nun hayatında bir nokta bile etmezsen, o'nun senin hayatında başrol oynamasının bir çözümü olmalı..

*vur kafayı yat..

-acaba şu an ne yapıyor?
*sus..
-acaba..
*kendine eziyet ediyorsun..
-sen sus..
*ben senin iç ses'inim.. susamam..
-vururum seni..
*beni vurmak için kendini vurman lazım salak..

*dur ben şaka yapmıştım..
*salaklık etme.. aptalsın sen koca bir aptal!

-...
*...

kolunuzdaki alçının içinden japon yeni çıkması

kolunuz kırık olduğu için alçıya alınmıştır. alçıyı çıkarttırmak için doktora gidersiniz. ama, o da ne? alçının içinden japon yeni çıkmıştır. doktora bu durumun neden gerçekleştiğini sorarsınız. "tıp biliminde buna kol kırılır yen içinde kalır sendromu denir" diye cevaplar. ciddi bir şey olmadığını, ama nadir gerçekleştiğini söyler. siz de o atasözü demek buradan geliyormuş diye düşünürsünüz.